Bir Ramazân ayının daha sonuna geldik. Bu gece inşâallah son terâvihi kılacağız, son sahura kalkacağız. Kazancımız ve kaybımızla berâber 1428 Ramazân’ı bize veda’ etmeye hazırlanıyor. Kâfirlerin işgâli altındaki İslâm beldelerinde şimdiye kadar hep kefere vururken, bu mübârek ayda tersi olmaya başladı. Zâlim ve kâfir işgâlcilere dünyâ dar gelmeye başladı.
Zillet ve esârete düşmüş Müslümanların kurtuluşu ancak dînin “cihâd” emriyle mümkün olduğu gibi, İslâm devletlerinin üzerinde dahi “cihâd” mükellefiyyeti vardır. Küfrün ekmeğiyle işkembesini şişiren yumuşakçalar veyâ onlara aldanan ahmaklar, bir de hayâtın rahatına alışmış tenperverler ne kadar aksini söyleyip Müslümanları vernellenmeye alıştırsalar da; son hak dînin emri ortadan kalkmaz. Bütün aleyhte propagandalara rağmen Çeçenistan’da, Afganistan’da, Irak’ta, Keşmir’de, Arakan’da, Doğu Türkistan’da, Filipinler’de, Somali’de fî sebîlillah cihâd eden kardeşlerimizin varlığı bizim yüreğimizi soğutuyor elhamdülillah.
Rahle Yayınları, “Mir’âtü’l-Cihâd” serîsinin ikinci cildini de çıkardı. Eserin takdîm bahsinde, Müslümanların irşâd edilmesini emir buyuran Nahl Sûresinin 125. âyetine atıf yapılarak şöyle denmiş:
“İşte Kur’ân-ı Azîmüşşân’ın bu emrine imtisâlen; müsteşrik ve masonlar tarafindan Âlem-i İslâm içine atılan ve kitâb, sünnet, icmâ-ı ümmet ve kıyâs-ı fukahâya muhâlif olan cihâd konusundaki fâsid te’vîller ve bâtıl inançlardan Müslümanları kurtarmak için hakkı izhâr ve tebliğ sadedinde bu eseri kaleme aldık. Bu eseri yazmaktaki gaye ve hedefimiz:
“1. Mü’minlerin maddî cihâd konusundaki i’tikâdlarını tashih etmek -ehl-i îmân cihâd etmese bile- cihâda tarafdâr olmalarını te’mîn etmek ve bu konuda serd edilen yanlış ve bâtıl fikirlerden Müslümanların inançlarını muhâfaza etmektir.
“2. Takriben 300 âyetle sâbit olan cihâd emrini tesbît etmekle, bir Müslümanın böyle kuvvetli delillerle sâbit olan bir farizayı inkâr etmesinin mümkün olmadığını; böyle bir düşüncenin ancak müsteşrik ve masonlara ve onlara tâbi ’ olanlara âit olduğunu göstermektir.
“3. Cihâd emrini bilfiil yerine getirmek devletin vazifesidir. Devlet bu vazifeyi yapmasa bile, bu emr-i İlâhînin inkârına gitmemesini tebliğ etmektir.
“4. Bu eser, kitâb, sünnet, icmâ-ı ümmet ve kıyâs-ı fukahâya göre hazırlanmış bir araştırma ve nakilden ibârettir. Bu eserde cumhûr-i ulemânın re’yi beyân edilmiştir. Müellifin şahsî bir fikri mevcûd değildir.”
İslâmın temel kaynakları taranarak “cihâd” mevzûunda selefin ne dediği ortaya konmuş, bu asırda Allah düşmanlarının korkunç bir propaganda ile beyinlere zerk ettikleri yalanlar deşifre edilmiş. Cihâd emrinin “ebedi” olduğu, kıyâmete kadar da devâm edeceği delillerle anlatılarak “cihâd, gazâ, şehîd” gibi dînî ta’bîrler dîne göre îzâh edilmiş ve bizzât cihâd eden İslâm büyüklerinin hayâtlarından örnekler verilmiş. Tevbe Sûresi 81. âyetin nassıyla, ancak münâfıkların cihâddan geri kalacağı ve onların başkalarını cihâda gitmemeye teşvîk edeceği açıklanmış.
Zâten Altıncı Fasıl’ın başlığı bile çok çarpıcı: “Cihâda tarafdâr olmak dînin emridir. Cihâdı istememek ise nifâkın alâmetidir.” Bu başlığın ışığında çevreye bakınca, insanın tüyleri ürperiyor doğrusu…
Hele Beşinci Fasıl’da anlatılan bir “Aynau’l-Mardiye” kıssası var ki, gözyaşlarını tutabilene aşk olsun. Birçok Allah dostu gibi Bedîüzzamân Hazretlerinin de 1. Cihân Harbinde niçin Rus ve Ermeni kâfirleriyle cihâd ettiği ve niçin beş yüz talebesini şehîd verdiği daha iyi anlaşılmaktadır.
Evet, bu ülke Müslümanlarının tuzu kurudur, “cihâd” diye bir derdi de yoktur: Allah’tan korkalım da bari şu mübârek vakitlerde işgâl altında kıvranan dîn kardeşlerimize ve cihâd yolunda kan ve ter akıtan mücâhidlere duâ edelim. Eğer, “Bugün bana ise yârın sanadır” düstûru -Allah korusun- bizi de tutarsa, o zamân anlarız dünyânın kaç bucak olduğunu.
Esere (0212 519 36 96) numaralı telefondan ulaşabilirsiniz.
Vakit